“Evren hikayelerden oluşur, atomlardan değil.”
Demiş Muriel Rukeyser… Şu an bu yazıyı okuyan binlerce(!) kuantum fizikçisinin itirazını duyar gibiyiz. Her ne kadar mantığımızın dizginlerini elinde tutan sol beynimiz kuantum fizikçilerinin isyanına hak verse de, sağ beynimiz diyor ki “canımsın Rukeyser”…
Bizim evrenimiz hikayelerden oluşur. Çünkü biz hikayelerin gücüne inanırız. Doğup büyüdüğümüz toprakların içinden fışkıran sonsuz hikaye kaynağının hayranıyız. Bu bilgeliği, bu güzellikleri “Storytelling” diyerek ithal etmenin anlamsızlığından üzgünüz!
StorytellingTürkiye yazarların, anlatanların, oynayanların, okuyanların bir araya gelip oluşturduğu bir platform. Bu platformun temel amacı san’at yapmaktan ziyade profesyonel iş yaşantısıyla hikayeleri buluşturmak.
Ufka uzanan plazalarımızın güzide çalışanları yıllardır sunum yapar, anlatır, ikna etmeye çalışır, satmaya gayret eder, çalışır, çabalar… Ama artık zaman farklı; bunları hakkıyla yapmak bile yetmiyor. Neden yetmiyor? Çünkü bilgiye boğulduk, bilgiye çok kolay ulaşır olduk, konsantrasyonumuz az, her şeyi biliyoruz… Bize farklı bir şey gerekiyor; akılda kalmak için, ikna olmamız için. Duygumuza dokunacak, “anlam katacak” bir şeylere ihtiyacımız var.
İşte tam bu anda devreye hikayeler giriyor. Markalar artık hikaye yaratma, var olan hikayesini güçlendirme çabasında. Bireyler de akılda kalmak için, etki yaratmak için hikayelere başvuruyor.
Hikayeler güzeldir, mesafeleri kısaltır. Duygudaşlık geliştirir. Derdinizi kolay anlatmanızı sağlar. Dikkat çeker, akılda kalır.
Tatlı bir hanımdan alıntı bir sözle başlamıştık. Başka bir tatlı hanımın sözüyle noktalayalım:
“İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutur. İnsanlar ne yaptığınızı unutur. Ama insanlar onlara ne hissettirdiğinizi asla unutmaz.”
Maya Angelou